Yavrum

Hayatımda en sevdiğim, en çok canıma dokunan, en derinde hissettiğim kelimelerden biri “yavrum”. İnsan yavrusu, hayvan yavrusu, mandalinanın o araya sıkışmış minik yavrusu... Küçükken hastalandığımda en çok geceleri severdim. Ateşin tavan yaptığı, vücudun kırıldığı, per perişan olduğun gece yarısı, sabaha karşı saatlerini. Artık uyuyamama noktasına gelince usulca yatağımdan çıkar, annemlerin odasına giderdim. Annemin yattığı tarafa geçip sessizce eğilip yalnızca bir kere ama yalnızca bir kere “anne” diye fısıldardım kulağına. Annem “yavrummm” diye sıçrayarak doğrulurdu yattığı yerden. Hemen babacığımın koynuna beni iliştirir, sirkeli, buzlu su ile sabahı sabah ederdi. Annem “yavrummm” dediği anda hastalık biterdi aslında, sirkeli su falan hikaye... 40 yaşında hastalandığımda hala “anne” diye inliyorum. Sanki tekrar tekrar söyleyince iyi gelecek gibi... Uykusundan fırlayan annelere, koynunda iyileştiğimiz babalara...

Ayşegül Kalem, 3 Aralık 2018