EKSİ 2

Hayatta bazen eksi 2’ye inersin. Asansör inmez, sen inersin. Tüm beklenti yükselmek üzerineyken, sen irtifa kaybedersin, dibe vurdum sanırsın. Sıfır zemindir, hayat seni eksi 2’ye davet eder, kırmazsın, “bir gideyim, olmadı az oturur kalkarım” dersin.

Pabuçlarının tabanlarına sayısızca sakız yapışmış gibi zar zor sökersin ayaklarını bastığın yerden. Aşağıya doğru inen her adımda biraz daha hantallaşır duruşun, oksijen azalır sanırsın.
Oysa eksi 2’de de kapılar vardır, nerelere açılabileceğini tahmin bile edemeyeceğin kapılar, sonradan anlarsın.

Duvarlar karşılar seni çalmadan açılan bir kapının ardında. Duvarların içinde iki küçük arklı kapı. “Bu duvarlar kırılabiliyor mu?” olur ilk sorun emlak kraliçene, yukarıdan bir yerlerden sırf bu an için, sırf senin için gönderildiğine inandığın emlak kraliçene. “Tabii tabii” der, “taşıyıcı değil onlar”. Tabii ya ne duvarlar yıkıldı, ne taşıyıcılar söküldü yerinden, ne temeller sarsıldı, kolon kolon parçalandık biz! Gözümün ucuyla, bir üfleme ile yıkarım ben bu duvarları. Yıkımın molozlarının üzerinden atlayarak bir adım daha atarsın eksi 2’nin içine doğru. Kirli camların ardında bir toprak parçası göz kırpar. O viran topraktan fışkıran ağaçlara, serpilen dallarına hayret edersin. “Bu bahçe benim mi?” olur ikinci sorun. “Senin”dir cevabı. Sonrasında temizlerken o bahçeyi, toprağını çapaladıkça çıkan torbalar dolusu sigara izmaritinin kanserli hücrelerinde halen daha o köklerin nasıl olup da sağlam kaldığına aklın ersin istersin. Ermez. Çapalamaya devam edersin, havalandırmaya, sulamaya. Kendini tohum tohum o toprağa ektiğini hayal edersin, çiçek çiçek açtığını, dal dal genleştiğini, mis olduğunu hayal edersin. Işıklar serpiştirirsin orasına burasına, geceleri yıldız yıldız parladığını düşlersin o bahçenin.

“Bir boya badana yeter buraya” der güzel emlakçın, sen boydan boya yeniden inşa edersin içini dışını.
Eskicilerden topladığın hatta kimisine cila bile vurdurtmadığın kimi mobilyaları, biblo dizer gibi yerleştirirsin kendilerini bekleyen yeni yerlerine.
Eski yeni ile ne de güzel kaynaşır eksi 2’de anlarsın.

Kökler hep eksilerdedir aslında, ona da ayarsın. O ağaçlar gibi tutunmak için hayata, dalların kırılsa da yeşermek için yine baharda, köklerinden, eksilerden can alırsın. Eksilerde azalır insan sanırsın, çıkartma işlemidir eksilme çünkü, oysa insan kendi eksisine inmedikçe, kanserli hücrelerini bir bir ayıklamadıkça, hava alsın diye kendi toprağının altını üstüne getirmedikçe tomur tomur nasıl çoğalabilir ki!
Ne eksi 2 imiş be dersin. Eksildikçe çoğalırsın.

Saatlerini geçireceğin o arka odaya giden uzun koridorun sonunda kuş sesleri beklermiş seni, eksi 2’de dört bir yanın yeşil de olurmuş meğer, kendini sürüklercesine aşağılara salmadıkça anlamazsın. Ağlayanın hayattan kopan ses telleri arasında, senin ağzından tek bir kelime çıkamazken, bahçenin ortasında yuvalanmış o kuşların sesleri hayatı anımsatırmış karşındakine. Yaşamın uçabilecek kadar hayali, konabilecek, bir dalda öylece durabilecek kadar gerçekçi olduğunu kanıtlayabilirmiş meğer bir serçenin mercimek kadar ciğerlerinden çıkan sesi.

Darmadağın olmuş hayallerin, hiç beklemediğin hayal ötesi güzellikteki yeni, rengarenk gerçeklerinle birdenbire yeniden öykülenirmiş yüreğinde, üstelik tam da eksi 2’de...

Ayşegül Kalem
21 Aralık 2019, YENİ